Zekat

Kur’an’da belirtilen sınıflara sarf edilmek üzere dinen zengin sayılan Müslümanların malından alınan belli payı ifade eder.

 

ZEKÂT

Kur’an’da belirtilen sınıflara sarf edilmek üzere dinen zengin sayılan Müslümanların malından alınan belli payı ifade eder.

Zekât hakikaten ve hükmen çoğalma kabiliyeti olan, sahibi tarafından meşrû yollardan kazanılan mallardan alınan ve lâyık olanlara bir yardım anlamı taşıyan farz ibadettir.

Kur’an’da zekât kelimesi otuz âyette mârife olarak geçer ve bunların yirmi yedisinde namazla birlikte zikredilir. 

“NAMAZI dosdoğru kılın, ZEKATI verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir.”

BAKARA / 110

Zekâtın, sırf Allah’ın emri olduğu için ifası gereken ve samimi niyeti gerektiren ibadet yönünün yanı sıra bireyde ve toplumda dinî ve ahlâkî değerleri yücelten, sosyal yapıyı güçlendiren, ekonomik hayata canlılık getiren birçok yararı vardır.

Zekât, Kur’an’ın ifadesiyle fakirin hakkıdır, onu vermek “tathîr” ve “tezkiye”yi (et-Tevbe 9/103), kişinin maddî ve mânevî varlığını temizleme ve arıtmayı sağlar.

Zengini cimrilik hastalığından, aşırı mal hırsından kurtarır; ona cömertlik ve kendi alın terinden bir pay verebilme, verilen nimete yine kendi cinsinden şükretme hasleti kazandırır.

Toplumda sosyal dayanışmayı güçlendirir, devletin ulaşamadığı ihtiyaç sahiplerine uzanarak kardeşlik duygularını besler, fakiri onurunu incitmeden himayesine alır, sermayenin âtıl kalması yerine yatırıma yönelmesini sağlar.

Zekâtın Şartları

a) Zekâtın Mükellef Açısından Vücûb Şartları

1. Müslüman Olmak

2. Hür Olmak

3. Âkıl Bâliğ Olmak

 

b) Zekâtın Mal Açısından Vücûb Şartları

1. Tam Mülkiyet: Malın hem aynının hem de menfaatlerinin sahibinin tasarruf yetkisi ve gücü altında bulunmasıdır.

2. Nemâ: Malın potansiyel olarak artma, arttırılma ve çoğalma özelliğine sahip bulunması.

3. Havâic-i Asliyye: Malın kişinin aslî ihtiyaçlarını karşılayacak miktardan fazla olması.

4. Nisab: Artıcı özellikte ve aslî ihtiyaç dışı mallar ancak muayyen bir miktara ulaştığında zekâta tâbi olur. Bir kimsenin zekât mükellefi sayılması için belirlenen zenginlik sınırının 595 gr. gümüş, 85 gr. altın, 40 koyun, 5 deve ve 30 sığır olduğu genel kabul görmüş, diğer mallarda nisabın da altın ve gümüş nisabına göre takdir edileceği ifade edilmiştir.

5. Havelânü’l-havl: Bir malın zekâta tâbi olması için üzerinden bir kamerî yılın geçmesine denir.

6. Borç Karşılığı Olmama

Yapılan araştırmalara göre Kudüs’te yaşayan Müslüman halkın %80’i fakirlik sınırının altındadır.

Fakirlik oranının artışı ve Kudüslülere yapılan desteğin azalması, Kudüs toplumu ve aile fertleri arasındaki bağların zedelenmesine neden olmuştur.

Bununla birlikte nüfusun yoğun olması yeterli yerleşim yeri sağlanamaması sorunlarına neden olmuştur.

İşgalci İsrail, Kudüslülerin toplumsal sorunlarından ve ekonomik durumlarından faydalanarak, şehirde uyuşturucunun yayılmasına, suç oranlarının artmasına ve çetelerin meydanlarda kol gezmesine yol açmıştır. Bütün bu plan ve projeler, Kudüslüleri şehirlerini terk etmeye zorlamayı hedeflemektedir. Bu, İşgal devletinin Kudüs’ü Müslümansızlaştırma projesinin bir parçasıdır.

Bu şartlar altında Müslümanlar sadece en asgari düzeyde geçim mücadelesi ile uğraştıkları için Siyonist planların karşısında mücadele edememektedir.

Ümmet şuurunda olması gereken bizler de bu şartları dikkate alarak Kudüslü kardeşlerimizi her fırsatta desteklemeliyiz.

Yukarıdaki şartları taşıyan kardeşlerimizin ZEKAT ibadetlerini Kudüs’te yerine getirmelerine yardımcı olmayı vazife biliriz.  


 

Paylaş: