KUDÜS'ÜN GÜNÜMÜZDEKİ DURUMU

Kudüs’te yaşanan güncel durumu anlatmaktan ziyade görmekte fayda var. Yazılan hiçbir ayrıntı orada yaşananları tam olarak yansıt(a)mamaktadır. Filistin topraklarının tamamında ve özellikle Kudüs’te işgal yönetiminin ve Yahudi varlığının etkilerini her noktada hissedebiliyorsunuz. İşgal yönetiminin asıl hedefinin “Müslümansız Bir Kudüs” olduğunu her köşede görebilirsiniz.

Kudüs’ün Günümüzdeki Durumu

Kudüs’te yaşanan güncel durumu anlatmaktan ziyade görmekte fayda var. Yazılan hiçbir ayrıntı orada yaşananları tam olarak yansıt(a)mamaktadır.

Filistin topraklarının tamamında ve özellikle Kudüs’te işgal yönetiminin ve Yahudi varlığının etkilerini her noktada hissedebiliyorsunuz. İşgal yönetiminin asıl hedefinin “Müslümansız Bir Kudüs” olduğunu her köşede görebilirsiniz.

Kudüslü Müslümanların kendilerini en fazla özgür hissedebildikleri yer şüphesiz “Mescid-i Aksa”. 1967’de İsrail ile Ürdün arasında yapılan anlaşmalar gereğince Mübarek Mescid-i Aksa’nın alanı Ürdün Vakıfları’na ait olduğu halde işgal yönetimi bunu her an çiğniyor. Özellikle Müslümanların az olduğu gün ve saatlerde Mescid-i Aksa’ya gruplar halinde baskınlar düzenleniyor.

Müslümanların özellikle Kadim Kudüs’te (Eski Kudüs’te) evleri ve diğer taşınmazları sürekli tehdit ve tehlike altında bulunuyor. El koyma ve istimlak edilme durumları sürekli karşılaşılan durumlar.

Müslümanların evleri çeşitli bahanelerle yıkılıyor. Yıkım masrafları da maddi durumu müsait olmayan ev sahiplerinden tahsil edilmeye çalışılıyor.

Bu baskılara rağmen Kudüs’teki Müslümanlar evlerini ve dükkânlarını çok büyük meblağlar kendilerine teklif edilmesine rağmen satmıyorlar ve korumaya devam ediyorlar.

Kudüs’teki Müslümanlar’ın özellikle Türkiye’den beklentileri büyük. Kudüs’e giden herkese “Nerede kaldınız?” sorularını yöneltiyorlar. Türklerden tek bir beklenti var: Kudüslüleri yalnız bırakmamak ve onlarla Mescid-i Aksa’da aynı safta namaza durmak.

Kudüs'te yaşayan bir Filistinli doğduğu andan itibaren ölünceye dek engel ve zorluklarla karşılaşır. Makdisli yani Kudüslü bir Filistinli genç evlenmek istediğinde Kudüslü bir genç kızla evlenmek zorunda. Kudüs dışından herhangi bir kızla evlenirse, eşinin Kudüs'e girmesine izin verilmez. Sadece ikamet için değil, Kudüs'e girmek hatta Kudüs'ten transit geçmek için dahi izin verilmez. Kısacası Kudüs'teki Filistinli genç, böyle bir evlilik yapmadan önce yüz defa düşünmelidir.

 

Kudüs'te doğan Filistinli bir çocuk için doğum kâğıdı almak oldukça zordur. Ebeveynin, çocuklarına doğum kağıdı almak için İçişleri Bakanlığı'na gitmesi gerekir. İşte sorun burada başlamaktadır; çünkü kendisini uzun kuyruklar ve bürokratik engeller beklemektedir. On binlerce Filistinli, çocuklarına doğum kağıdı almak için sıra beklemektedir. Oysa bu, Yahudiler için söz konusu değildir. Doğum kağıdını elde etmek, bazen, yılları bulan bir süreç gerektirmektedir. Bir de anne, çocuğunu Kudüs dışında doğurmuşsa eğer, sorun daha çetrefilli bir hal alır.

Kudüs'te belediyelere ve devlete bağlı okullar, öğrencilerin ancak %50'sini kabul edebiliyor. Geriye kalan öğrencilere özel okullara gitmek seçeneği kalıyor. Bu okullar, mesela ilköğretim birinci sınıf öğrencisi için servis ve yemek ücreti dışında yıllık bin dolar talep ediyor. Bir öğrencinin ortalama aylık gideri iki yüz doları buluyor.

Filistinli baba sadece bir çocuğunu okutmak için bin doları nerden getirsin? Çocuğunu okutabilmek için Kudüs'ün dışındaki okullara göndermek zorunda kalıyor. İşte bu da bir diğer sorunu teşkil ediyor. Neden mi? Çünkü bu çocuk büyüyüp nüfus cüzdanı çıkarmak istediğinde belli evrakları beyan etmesi gerekir. Kudüs nüfusuna kayıt yaptırabilmesi için Kudüs'teki okullarda okuma şartı istiyorlar. Ama bu genç Kudüs'te okuma imkânı bulamamış, Kudüs'e yakın bir yerleşim biriminde okumuştur; dolayısıyla kimlik alma imkânı yoktur. Bunun dışında yine Kudüs nüfusuna kayıt yaptırabilmek için 'arnona' denen emlak vergisini yatırmış olması gerekir ki bunun detayına sonra geliriz. Yine 'ulusal vergi' denen bir çeşit vergi ile sağlık vergisini de ödediğini belgelemesi gerekir. Bunları beyan etmediğinde kimlik alamaz. Dikkat ediniz; tüm bu formaliteler, bir Filistinlinin Kudüs nüfusuna kayıt edilmemesi için ihdas edilen engellerdir. Filistinli gencin bu kimliği bir şekilde aldığını ve üniversiteye kayıt yaptırmak istediğini varsayalım. Kudüs'te bulunan tek üniversite Kudüs Üniversitesi'dir ve İsrail devleti bu üniversitenin denkliğini kabul etmemektedir. Bu nedenle Filistinli öğrenciler, Kudüs dışındaki üniversitelerde okumak zorunda kalıyorlar. Kudüslülerin işgal altındaki Arap topraklarına izinsiz geçmesi ise yasaktır. İzin verilmediği için de üniversitede okuyamayacaktır. Bundan dolayı Filistinli öğrencilerin büyük kısmı dolaylı yollardan üniversitelere giriş yapıyorlar. Kudüs'teki ile Kudüs dışındaki üniversitenin eğitim kalitesi aynıdır ve her ikisi de İsrail Yüksek Eğitim Kurumu'nca onaylanmıştır. Peki, neden yanı başımızda bulunan üniversitenin denkliğini kabul etmiyorlar? Çünkü Kudüs'te olduğu için!

Varsayalım üniversiteyi bitirdik ve çalışmak istiyoruz. Her şeyden önce üniversite mezunlarının ancak %10'u Kudüs'te istihdam ediliyor. Geri kalanlar Kudüs dışındaki bölgelerde iş bulabiliyorlar. Kudüs'te yaşayan Filistinliler, Yahudiler gibi ulusal ve sağlık vergilerini ödüyorlar ancak onlara sağlanan imkanlardan, onlara götürülen hizmetlerden yararlandırılmıyorlar. Filistinlilerden sürekli alıyorlar ama onlara hiçbir şey ödemiyorlar.

Şimdi de ev konusuna gelelim, Filistinlilerin evlerine. Filistinliler ikamet ettikleri evin her metresi için vergi ödüyorlar. Evleri A, B ve C diye sınıflandırmışlardır. A sınıfı 400, B sınıfı 350 ve C sınıfı evler 300 dolar metre kare başına yıllık ödeme yapmak durumundalar. Bu vergiler ev kiralarından daha fazladır; yani tapulu eviniz olduğu halde kira ödemek zorunda bırakılıyorsunuz. Bu vergiyi ödemekte aciz kalırsanız eğer, cezalar katlanır ve sonunda evinize el konur. Bunlar sadece Filistinlilerin çektikleri sıkıntıların bir kısmını oluşturuyor.

Evlerle ilgili başka sıkıntılar da vardır. Örneğin; Kudüs'te ikamet eden Filistinli yaşlı karı kocanın çocuklarını ziyaret için iki haftalığına Ürdün'e gittiklerini düşünün. Bu yaşlı iki insan geri döndüklerinde eşyalarının sokağa atıldığı ve evlerinin aşırı dinci Yahudilerce işgal edilmiş olduğu sürpriziyle karşılaşabilirler. Kudüs'teki evin kendilerine ait olduğunu ne kadar iddia etseler nafile. Zira işgalci Siyonistler, evin mülkiyetinin kendilerinde olduğunu ve isterlerse polise gitmelerini söyleyeceklerdir. İsrail polisi, evin gerçek sahibinin tespit edilmesi için dava açmalarını salık verecektir. Filistinli karı kocayı aylarca belki de yıllarca devam edecek bir süreç beklemektedir artık. İşgalci Siyonistler, ya evi daha önce atalarından satın aldıklarını -sahte belgelerle- ispatlayacaklar (!) ya da evin -cüzi- bedelini bankaya yatırdıklarını ve isterlerse (!) gidip parayı çekebileceklerini söyleyeceklerdir... Evleri zorla gasp edilen yaşlı karı-kocanın ağlayıp sızlamasının hiçbir yararı olmayacaktır. Kudüs'te bu şekilde en az 72 ev Siyonistlerce işgal edilmiştir.

Kudüs'te iskân konusunu konuşmaya devam edersek, 3-5 tane çocuğunuzun olduğunu ve bunların büyüdüğünü düşünün. Evinizi genişletmek istiyorsunuz ve belediyeye gidip evinize bir oda ilave ettirmek istediğinizi iletirseniz onlardan izin veremeyecekleri cevabını alırsınız. Sonra çare bulması için avukata başvurursunuz, o da, evinizde istediğiniz tadilatı yapıp cezasını ödemenizi salık verir; siz de gerekli değişikliği yaparsınız; olay, mahkemeye intikal eder ve size on bin şekel para cezası verilir. Bir yıl geçtikten sonra tekrar mahkemeye çağrılır, bu sefer 20 bin şekel para cezası ödersiniz. Bu şekilde 4-5 sene para cezalarını ödersiniz. Sonunda gelip ilave odanızı ruhsatsız olduğu gerekçesiyle başınıza yıkarlar. Ödemiş olduğunuz cezalar yanınıza kâr kalır. Aynı mahallede Yahudi komşunuzun inşa ettiği eve kısa sürede ruhsat verilir, ancak sizinkine verilmez. Oysaki 1967 yılından önce Kudüs'te hiçbir Yahudi yoktu. Şu an 126 bin adet ev inşa ettiler. Filistinlilerin Kudüs'te ev inşa edebildikleri alan Ürdün dönemindeki Kudüs'ün sadece %13'lük bir kısmına, 6 km'lik bir alana tekabül etmektedir. Şu an Kudüs büyüdü ve 120 kilometre kareden fazla yüzölçümüne sahip bir kent oldu. Kudüs'ün genişleyen bölgelerinde sadece Yahudiler oturabiliyorlar ve hiçbir Filistinliye burada iskan izni verilmiyor. Çünkü onlar Kudüs'ün büyümesini ve nüfusunun Araplar aleyhine değişmesini amaçlıyorlar.

Kudüslülerin geçimi ticarete dayanır. Kudüs'te ticaretle uğraşanların müşterileri potansiyelini daha ziyade il ve ilçelerden gelenler oluşturuyordu. Ancak İsrail Kudüs'e giriş için 11 kapı ve kontrol noktası oluşturdu. Kudüs dışından kente giriş yapmak isteyen herkesten zor elde edilen özel izin belgesi talep ediyorlar. Böylece Kudüs'te yaşayan Filistinlilerin ticaretine büyük darbe vurulmuş oldu. Birçok işyeri ve ticarethane kapandı ve Filistinli tüccarlar işçi durumuna düştüler.

Ticaretle uğraşan Filistinlilerin karşılaştıkları zorluklardan biri de ağır vergilerdir. Örneğin toplam bin dolarlık hasılat yapan tüccara iki bin dolar tutarında vergi kesilebiliyor. Bu ve benzeri haksızlıklardan dolayı birçok Filistinli tüccar işçi durumuna düştü.

Önceleri Kudüs'te ramazan ayında Mescid-i Aksa'da Cuma namazı kılanların sayısı 400 bini buluyordu. Hatta bazen 500 bini aştığı oluyordu. Öyle ki Kudüs'teki tüm yollar kapanıyordu. Merdivenler, ağaçların altı, meydanda her yer namaz kılanlarla doluyordu.

144 bin dönüm olan Mescidi Aksa Haremi'nde bir karışlık boş alan bulmak kesinlikle mümkün değildi; her taraf namaz kılan insanlarla dolup taşıyordu. Mescid'e gelenlerin tümü Filistinli olmasına rağmen bunu kabullenemediler ve 30 yaşın altındakilerin Mescid-i Aksa'ya girişini yasakladılar. Bu yasağa rağmen Cuma namazlarındaki sayı iki yüz bini aşıyordu. Bu rakamı da çok buldular ve yasak sınırını beş yıl daha yükselterek 35 yaptılar sonra 40'a çıkardılar ve nihayet 45'e çıktı.

Mescid-i Aksa'ya girmek isteyen herkes İsrail polisinin denetiminden geçmek zorunda. Kadın-erkek herkesi arıyorlar, soruşturuyorlar ve sıkıştırıyorlar. Sabah namazlarında dahi bu baskıları uyguluyorlar. Tüm bunları insanları Mescid-i Aksa'dan uzaklaştırmak ve soğutmak için yapıyorlar. İnsanlar, bu uygulamaya tepki olarak Harem dışında sokak ve caddelerde namaz kılmaya başladılar.

Şimdi de yabancı turistleri ve Yahudileri Mescid-i Aksa Haremi'ne sokmaya başladılar. Bu turist gruplarının başına Yahudi rehberler dikiyorlar. Yahudi rehberlerin dışında hiç kimseye rehberlik yapma izni vermiyorlar. Bu Yahudi rehberler gelen turistlere Mescid-i Aksa'yı göstererek "Burada Siyon Mabedi/Süleyman Heykeli vardı. Müslümanlar onu yıkıp yerine şu mescidi yaptılar." diyorlar. Tüm bunlar bizim gözlerimizin önünde cereyan ediyor.

Kudüslülere has vergi uygulamaları da mevcut. Bu vergiler sadece Kudüs'te yaşayan Filistinliler için ihdas edilmiştir. Örneğin televizyon vergisi. Bu vergi, ne Tel Aviv'de, ne Yafa'da, ne Ramle'de, ne Hayfa'da, ne Safat'ta, ne de herhangi bir yerde ödeniyor, hatta Batı Kudüs'te bile verilmiyor.

Bir de kimlikleri yenileme sorunu var. Normalde bu işlem İsrail'in herhangi bir yerinde on dakikada yapılan basit bir işlemdir. Ancak Doğu Kudüs'te bu işlem beş sene, belki de on seneyi bulabilir. Çünkü Kudüs Nüfus Müdürlüğü'ne gittiğinizde sizden bir tomar belge isteyeceklerdir. Kudüs'te okuduğunuza dair belgeler, aylık elektrik ve su faturaları, yıllık arnona ve sağlık vergisi gibi birçok belgeyi beyan etmen gerekir. Bu işlem için de bazen bin-iki bin dolara avukat tutmanız gerekir, bazen de usanıp kimlik istemiyorum diyesiniz gelir.

Bir de Kudüs'ü kuşatan İsrail'in inşa ettiği ırkçı ayrım duvarı meselesi var. Önce Kudüs'ün kenarlarına yerleşmeye, ev yapmaya izin vermişlerdi. İnsanlar da gidip oralara yerleşti ve ev yaptı. Buralara yüz bini aşkın Filistinli iskân etti. Sonra dediler ki duvar öreceğiz, gerçekten de duvarı inşa ettiler ve duvarın öbür tarafında kalanları Kudüslü saymadılar. Doğu Kudüs bu insanları alacak büyüklükte değil. Bunun üzerine Filistinliler ne yaptılar biliyor musunuz? Doğu Kudüs'teki akrabalarının yanına gelip 4 metrelik odalara üst üste ranzalar yerleştirerek oturdular ve Kudüslü olduklarını ispat etmeye çalıştılar. İsrailliler, hayvanlara davrandıkları gibi Filistinlilere muamele ediyorlar. Filistinlilerin yaşadıkları tüm mahalleler birer zindana dönüştürüldü adeta.

Filistinliler ciddi istihdam sorunu yaşıyorlar, büyük oranlarda işsizlik söz konusu. Filistin'de işsizlik yaklaşık %87 oranındadır. Yani Filistinlilerin ancak %13'ü iş bulup çalışabiliyor. Bu rakam tüm dünyadaki en yüksek işsizlik oranıdır.

Filistinlilerin tutsak edilme meselesine gelince, binlerce Filistinlinin İsrail zindanlarında tutsak edilmesinin amaçlarından biri de bu durumun Filistin nüfusu üzerindeki menfi etkisidir. Filistinlilerin yıllık nüfus artış oranı %3,14 iken İsraillilerin %0.9'dır. Yani Filistinlilerin doğal çoğalma oranı İsraillilerinkinin üç katından fazladır. Binlerce Filistinli genci tutsak ederek, sakat bırakarak nüfus üzerinde baskı oluşturuyorlar. Filistinli aile ortalaması 6'dır. İsrail bu oranı değişik taktiklerle düşürmek istiyor.

Kısacası İsrail işgali altındaki Filistinliler, hayatlarında yemeden tutun da içmeye kadar her konuda sıkıntı ver zorluklarla karşılaşıyorlar. Evlilikte, doğumda, tedavide, çalışmada, ulaşımda ve eğitimde sıkıntılarla karşılaşıyorlar. Hatta uyurken bile sıkıntı çekiyorlar. Çünkü gece ansızın baskınlar düzenleniyor. Yani Filistinliler sürekli bir endişe hali içinde yaşıyorlar.

Paylaş: